Giresun ülke coğrafyası içinde düşünülürken, tabii güzellikleri ve yöreye özgü tarımsal ürünü fındıkla anılmaktadır. Karadeniz sahil şeridinde Piraziz ilçesinden Eynesil ilçesine ve güneye doğru Şebinkarahisar, Alucra, Çamoluk sınırlarını içine alan bir üçgen içinde doğan ve bu alanda yaşayan insanların duygu dünyaları, düşünceleri günlük ihtiyaçlarının dışındaki çalışmaları, edebi mirasları ihmal edilmektedir. Karadeniz Bölgesinin bu şirin kenti, Yeşilgiresun olarak ünlenmiş, fındığın merkezi olarak söylenmiş, kirazın anayurdu olarak sık sık anılmıştır. Eşsiz tabii güzellikleri ile yurdun diğer bölgelerini kıskandırmıştır. Bu özellikleriyle iç içe yaşayan insanına ait ruh dünyası ve onun tezahürü olan edebi faaliyetler, sanatçılar ve sanat eserleriyle somutlaşan duygular, kenti daha iyi tanımanın anahtarı olacaktır. İnsanını tanıdıkça yaşadığı bölge daha iyi yer alacaktır zihinlerde. Dağların, yolların, ürünlerin, imecelerin, serin yaz akşamlarının, ak köpüklü denizin, yaylaların, yağmurun, yeşilliğin, cesaretin, vatanseverliğin, insanımızda oluşturduğu duygular, iç güzelliğimizin gelecek nesillere bırakılan en değerli mirasıdır. Bu açıdan Giresun’un edebi mirasından haberli olmak edebiyatçılarını daha geniş anlamıyla, sanat dünyasını ve sanatçıları tanımak bir vefa borcudur.
Edebiyat tarihimiz içinde, sayı olarak Giresun sanatçı sayısı bakımından zengin sayılmaz. Ancak nitelik olarak, ülke genelinde isim yapmış sanat adamlarımızın olduğunu söyleyebiliriz. Tarihi geçmişi itibariyle öncelikli olarak ilçemiz Şebinkarahisar’ın sanat geçmişinden söz etmeliyiz. Giresun’umuz henüz il olmadan evvel, 1923 yılına kadar Şebinkarahisar’a, bir müddet de Trabzon’a bağlı kalmış bir sancak merkezidir. Edebi faaliyetlerin Şebinkarahisar bölgesinde tezahür etmesi gayet tabiidir. Bu bölgede edebi faaliyetler klasik edebiyat döneminden günümüze doğru bir seyir içinde zengin örnekler ortaya çıkmıştır.
Divan şiiri geleneğini sürdürerek eser veren sanatçılardan Abdi Bey (Ö.1886) şiirlerinden bir divan tertip etmiştir. Millî temaları hamasi bir üslupla ifade etmesi bakımından da önem arz eder. Aruzdan heceye geçiş sürecinde eserlerini kaleme alan Mehmet Emin Ertem (1895-1943) hece ve aruzu ölçü olarak ustalıkla kullanmış, tarihî, dinî ve felsefî şiirler yazmış, öğretmenlik mesleğinde de başarılı olmuştur. Diğer bir öğretmen sanatçı da Sıtkı Akozan(1889-1947)’dır. Yayımlanmış şiir kitapları vardır. Mizah, hiciv ağırlıklı şiirlerinin toplandığı kitap Güllükname’dir. Diğer eserleri; Oğlumun Defteri Dikenler, Kervan, Avengi Yâran, İleri Geri adıyla yayınlanmıştır. Bu sanatçılar arasına Güngör Ertem’i(D.1932) de katmalıyız. Ertem’in divan tarzı şiirde başarılı örnekler verdiği görülür.
Şebinkarahisar kültürel geçmişiyle tabii bir birikim elde etmiştir. Ekonomik ve sosyal sebeplerle aslında Şebinkarahisarlı aileye mensup olarak adından söz etmemiz gereken sanatçılar da vardır. Ünlü romancılardan Kemal Tahir’in ve Kerime Nadir’in yine mizahi hikâyeleriyle uluslararası üne kavuşmuş Mehmet Nusret (Aziz Nesin) ‘in Şebinkarahisar’dan İstanbul’a göç eden ailelerin çocukları olduğu bilinmektedir.
Şebinkarahisarlı sanatçılar Giresun’da yayınlanan gazete ve mecmualara eserlerini göndermişler; biri sahilde diğeri iç bölgede bulunan iki yer arasında sürekli bir kültür köprüsü kurulmuştur. Baisoğlu Rıza(Acar)’da şiirlerini yayın organlarında değerlendiren bir şairdir. 1926 yıllarında Giresun’da yayınlanan İzler Mecmuası’nda heceyle aruzla yazılmış şiirleri vardır.
Mehmet Emin Yurdakul’un Şebinkarahisar’dan evli ve iki dönem Giresun milletvekili olması sebebiyle sık sık Şebinkarahisar’da bulunduğu oradaki sanat faaliyetlerine yol gösterecek nitelikte edebi meclisler tertip ettiğini de bu arada zikretmeliyiz. Giresun’un ünlü ozanı Can Akengin’in eserlerinin çoğunu Şebinkarahisar’ın Avutmuş bağlarında yazdığını, şair Yurdakul’la buluşup edebi sohbetler yaptığını da aynı dergiden öğreniyoruz.
Yukarıda adından söz ettiğimiz sanatçılardan başka eserleri henüz yayınlanmamış, gazete ya da mecmua sayfalarında kalmış sanatçılar da vardır. Bunların tamamı Şebinkarahisarlı şairler adıyla muhtelif zamanlarda kitaplarda yer almıştır. Burada tarihî süreç içinde bazı sanatçılardan söz ederek kültürel bir seyir yapmak amaçlanmıştır. Son dönem sanatçıları arasında Şebinkarahisar, Alucra ve Çamoluk’un adeta bölge şairi sayabileceğimiz yerel değerleri halk şiirinin imkânlarıyla şiirlerine yansıtmış, güzellemeleriyle bölgeyi şiirlerinde işlemiş Hikmet Okuyar’ı yazmadan geçemeyiz. Bir de aynı bölgeden Alucra’dan Samsun’a, Samsun’dan Türkiye’ye yörenin sesini duyuran hecenin usta şairi, halk şiirinin millî temalarla zenginleştirilmiş çağdaş temsilcisi Arif Şirin’i (Ozan Arif) anarak sahil kesimindeki sanatçılarımıza da değinmek istiyorum.
Sahil bölgesinin merkezi Giresun’dur. Giresun Balkan ve 1. Dünya Savaşı yıllarında basın yayın faaliyeti ile kültürel canlılığını başlatmış ve geliştirmiştir. Giresun’da tiyatro çalışmalarının tarihi de savaş yıllarından hemen sonradır. Sanatçılarımız tahsillerini İstanbul’da tamamlamışlar, oradaki kültürel hayatı beldelerine taşımayı hedeflemişlerdir. İstanbul’da tahsilini tamamlayan 1908 yılında Samsun’da ilk gazete çalışmasını yapan Mehmet Hamdi sonraki yıllarda bu faaliyetlerini Giresun’da sürdürerek sanatçıların yetişmesinde katkıda bulunur. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde aruzdan heceye doğru geçiş Giresunlu sanatçılar için de geçerlidir. Zira İstanbul ile yakın diyalog içinde olan sanatçılar gelişmeleri yakinen takip etmektedirler. Bu sebeple Giresunlu şairlerin de aruz ölçüsü ile hece ölçüsünü önceleri bir arada kullandıklarını sonra heceyi tercih ettiklerini görmekteyiz. Sadece şiir alanında değil konumu itibariyle ulaşım yolu üzerinde olması Tiyatro etkinliğinden de yeterince faydalanmasına zemin hazırlamıştır. İstanbul’dan gelen tiyatro topluluklarını izleyen Giresunlular, güzel sanatların bu şubesinde kendileri de tiyatro topluluğu oluşturmuşlardır. Cumhuriyetle birlikte şehir merkezindeki tiyatro topluluklarının yabancı ve yerli, çoğu zaman Giresunlu sanatçıların eserlerini sahnelediklerini görürüz.
Sahil şeridinde Görele bölgesinin ayrı bir yoğunluğu vardır. Bir çoğu ülke genelinde ünlü olmuş sanatçıların bu civarda doğmuş, burada yaşamış veya bölgeden diğer şehirlere göç etmiş ailelere mensup olduğu anlaşılmaktadır. Tarihi süreç içinde bu bölgenin Türklerin sahile ulaştıkları ilk yerlerden olduğunu da dikkate almak gerekir. Giresun’dan daha önce Görele’nin iskâna açıldığı düşünülürse yoğunluğun sebebine ait bir fikir verebilir. Bu bölgeye Giresun, Görele, Şebinkarahisar üçgeninin doğu tarafı şairlerinin bölgesi diyebiliriz.
Giresun’un doğusunda kalan şairler içinde sanatıyla, hizmetleriyle nesillere örnek olmuş sanatçılar vardır. Bazılarının şiirleri bestelenmiş, güzel sanatların bir başka şubesi musikiye kaynak olmuşlardır. Hasan Ali Yücel (1897-1964) uzun yıllar Milli Eğitim Bakanlığı yapmış, bu işin dışında edebi çalışmalarıyla özellikle dinî, felsefî, tarihî ve sosyal muhtevalı şiirleriyle kültür tarihindeki yerini almıştır. Şiirlerinde sanat felsefesi ve hayat ilkelerine ait izleri bulmak mümkündür.
Musiki dünyasına şiirleriyle katkı yapan şair Ahmet Kaçar (D. 1927)dır. Heceyi ustalıkla kullanan şair halk şiirinin usta bir temsilcisidir. Şiirleri mısralardaki duraklar ve vurgularıyla bestelenmeye müsaittir. Bu sebeple birçok şiiri bestelemiştir. “Unut beni kalbimdeki hicranla yalnız kalayım” mısralarıyla başlayan şiirini ve “Böyledir ilk sevgi ilk göz ağrısı” mısraını şarkılardan hatırlarız. Çoğu şiirlerinde ustaca ifade edilmiş, ironik bir eda hissedilir.
Şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu’ nun da Görele’den İstanbul’a göç etmiş bir aileye mensup olduğunu söyleyebiliriz. Yaradan’a Mektuplar, Karadut, Tuz, Dol Karabakır Dol isimli şiir kitaplarında Halk şiirine ait söyleyişten yararlanmış, ressamlığın da verdiği estetik zevkle renk ve tabiat unsurlarını şiirlerinde yansıtmıştır.
Şiirlerini saz eşliğinde söyleyenlere de rastlarız. Mecburi mahlasıyla küçük yaştan itibaren saz çalıp şiir söyleyen Salih Kaya (D. 1942) memleket hasretini dile getirdiği güzellemeleriyle satirik şiiriyle önem arz eder . Aşık tarzı şiiriyle taşlama türünde usta şairi olarak kabul edeceğimiz Abbas İncehasanoğlu (D. 1937)’nu bölgemizin geleneksel halk şairleri arasına katabiliriz. Bu türün genç şairi Adem Güney (D. 1958) Sevgiye Uzanan Eller adlı şiir kitabıyla halk şiiri tarzını sürdürür.
İstanbul sanat camiasıyla bağlantılı olarak eserler veren ve aruzla yazdığı Fetihname adlı şiir kitabını Nihat Sami Banarlı önsözüyle yayınlanan Necati Yazgan (D. 1932), insan sevgisini, aşkı şiirlerinde hece ölçüsünün imkanlarıyla sunan Feramuz Kuruca (D. 1954) şiir estetiğini ve mısra kurgusunu çok iyi dengeleyen Nihat Öztürk (D. 1955) Gül Devrimi adlı şiir kitabıyla TRT şiir kitapları Başarı Ödülü kazanan Ayhan Can (D. 1937) edebiyat sahamızın önemli isimlerindendir.
Giresun merkez ve yakın civarının sanatçılarına da değinerek çalışmalarımızı sürdürelim. Basın-yayın imkanlarının içinde olmak burası için bir özelliktir. İl merkezinin her bakımdan sanatçılar için hareketli bir ortam sunduğunu kabul etmek gerekir. Ulusal yayın vasıtalarına ulaşmak, eserlerini yayınlatmak daha kolaydır. Ayrıca mahallî basının sanatçılara olumlu baskısı ve imkan sunması diğer yerlere göre edebi faaliyetlere daha bir canlılık vesilesi olur.
Edebî faaliyetlerin daha ziyade şiir türünde tezahür etmesi dikkat çekicidir. Şairler öncelikli bir edebiyat dünyası vardır. Giresun’un şairleri içinde şiirlerini kitap haline getirmiş şairler olduğu gibi imkansızlıklar sebebiyle şiirleri henüz kitap haline getirememiş sanatçılar da vardır.
Giresun doğumlu sanatçılar içinde öncelikle Ömer Avni (Can Akengin ,1892-1942) ‘den söz etmeliyiz. Şair ve tiyatro yazarı olarak edebi zenginliğimizi ifade eder. Sevgi, hasret, tabiat, insan davranışları, sitem şiirlerinde öncelikli temalardır. Dönemin ünlü şairi Mehmet Emin Yurdakul’la Şebinkarahisar’da sık sık edebi sohbetler yapmıştır. Mahallî gazetelerde şiirleri yayınlanmıştır. Hece ölçüsüyle bazen de serbest yazdığı şiirlerde sade dille yazmaya öncülük etmiştir.
Dilde sadeleşme ve yeni söyleşiler edebiyat dünyamızda yer alırken Giresunlu sanatçılar da bu yolu devam ettirirler. Orhan Veli’nin Garip şiirini Giresun’da Bahtiyar Öztürk (D. 1925) temsil eder. “Dayımoğlu” adıyla da anılan sanatçı, rahat ve tabii söyleyişiyle dikkati çeker. “İstasyon” adlı şiir kitabı vardır. Şiirlerinde iş ve işçi hayatına ait kelimeler, sosyal hayatın zorluklarına ait kavramlar yer alır. Rahat ve başkaldırı niteliği taşıyan şiirleriyle diğer sanatçılardan ayrılır.
Hece şiirinin ustası olarak adından söz edeceğimiz Pirazizli bir sanatçı Ahmet Tiralioğlu (D. 1942)’dur. Şekil mükemmelliğinin verdiği güçle muhtevanın iyi işlendiği görülür. Yayınladığı üç şiir kitabı Serap, Özlem, Gönülden Şiirler adıyla okuyucuya ulaşmıştır. Zamandan şikayet, tabiat, insan sevgisi temalarında şiirlerini halk şiiri estetiğiyle sunmuştur. Şiirlerinde ince bir mizah, ironik bir söylem dikkati çeker.
Özenle hazırladığı şiir defteri henüz kitap olarak yayınlanmamış bir sanatçı da Rahmi Korkut Öğütçü (1898-1950) ‘dür. Şiirlerini 20 yaşlarında yazmaya başlayan Rahmi Korkut, 1918 yılının sosyal şartlarına uyarak Milli Mücadele’yi destekleyen şiirlerle sanat hayatına başlamıştır. Şiirlerinde aşk, tabiat, yalnızlık, ıstırap, zamandan şikayet, maziye, özlem, ayrılık gibi ferdi temalar yanında, değişim sürecindeki Türkiye’nin geçiş sıkıntılarını, ordunun zaferlerini, Giresun’daki sosyal hayatı da özellikle hicivleriyle dile getirmiştir. “Eski Tarz” yazdığı şiirlerini methiye, mersiye ve hicviye şeklindedir. Halk şiiri geleneğiyle yazdıklarında koşma ve mani türünü kullanır. Şiirlerinde ahenk unsuru olarak veznin ve kafiyenin gereğine inanır. Şiirlerinde en çok “Düşkün” mahlasını kullanmıştır. Bazı şiirlerinde de “Küçük İğne”, “Nejat”, “Korkut” mahlaslarını kullandığı görülür.
Yakın zamanda serbest şiirin imkanlarıyla ve sade, pürüzsüz dille, Giresun sevgisini anlatan bir sanatçı da Kenan Özkaya (D. 1955)’dır. Tabii bir söyleyişle kısa mısralar kuran sanatçı gazetelerde yayınladığı şiirlerini henüz kitap haline getirmemiştir. Sadece şiir yönüyle sınırlandıramayacağımız sanatçının günlük yazılarıyla mahallî gazetede okuyucuyla buluştuğunu ifade edelim. Gazete yazıları Gazeteciler Cemiyeti tarafından ödüle layık görülmüştür.
Sanatçı bir ailenin üyesi olan Ali Naci Duyduk (1893-1980), Giresun kültür hayatında önemli bir yeri olan ağabeyi Mehmet Hamdi’den sonra sosyal faaliyetlerin içinde yer almıştır. Cemiyetçilik ve gazetecilik ilgi alanına girer. Şiirlerinde ikinci yeni şiir anlayışına yatkın, imgeleri zengin bir şiir dili vardır.
Nesir türünde hikaye ve gazete yazıları dikkati çeker. Hikayeci olarak Naim Tirali (D. 1925) yerel ve ulusal camiada önemli yer tutar. Piraziz’lidir. Hikayeciliğinden başka gazeteci, sendikacı, milletvekili, yayıncı olarak kültür tarihimizde yer almıştır.
Ali Avni Öneş (1926-1982) Giresun’da doğan sanatçımız Fransızca, İngilizce, İtalyanca ve Latince bilgisi ile çeviri ağırlıklı edebî faaliyet yürütmüş mahalli basının gelişmesinde yayıncı ve yazar olarak görev almıştır. Çocuk romanı Atom Casusları’ndan başka telif ve tercüme çok sayıda edebî ve bilimsel konulu eserleri vardır.
Ayhan Yüksel tarihi konulardaki arşiv destekli çalışmalarıyla hem yerel hem ulusal manada araştırmacı yazar olarak eserler vermektedir.
Seyahat edebiyatı ve belgesel alanındaki çalışmalarıyla yayıncı olarak tanıdığımız İsmail Kahraman’ın da Giresun’un edebi zenginliğine katkılarını belirtmeliyiz.
Giresun’un edebi zenginliği söz konusu olunca elbette tüm sanatçılarımızı, amacı ve kapsamı farklı olan bu kitabın hacmi içinde zikretmek mümkün değil. Değişik edebi türlerde bazı değerlerimizi hatırlatmak istedik. Asıl zenginliğin Giresun’a gelerek görebileceğini, yerinde yaşanacağını, Giresun’da daha nice edebi değerlerimizin eserleriyle ve hatıralarıyla beraber olunacağını hatırlatırız.
Kaynakça:
- Giresun Kent Kültürü- Giresun Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları/